Yavuz Alogan
Siyasî iktidarın yerel seçimlerden zaferle çıkarak nihai hedefine yaklaşma planı iki bölümden oluşuyordu. Birincisi, Fırat’ın doğusuna askerî harekât yaparak seçmenin millî hislerini oya çevirmekti. İkincisi, yüksekten atan kaba bir propaganda eşliğinde ekonomik krizin dış ve iç güçlerin uydurması olduğunu sürekli tekrarlamaktı. İki girişim de boşa çıktı.
Bir Gece Ansızın
Trump’ın “Amerikalı görevliler için 24 saat” diyerek Suriye’den çekilme kararını açıkladığı an bir fırsat doğmuştu. Türkiye 60-100 gün beklemeden, bölge ülkelerinden ve batıdan gelecek ikaz ve tehditlere aldırmadan, Afrin’de yaptığı gibi YPG güçlerinin yerleşim yerlerinden tahliyesine imkân vermeden, bir imha harekâtıyla PYD devleti kurma girişimini tarihe gömerek kendi güvenlik kuşağını oluşturabilir, yarattığı fiili durumu daha sonra Astana ve Cenevre’de müzakereye açabilirdi.
Fakat önce ABD’nin çekilişi müzakereye açıldı ve Fırat’ın doğusuna baskın harekât imkânı kaybedildi. Ardından HTŞ’nin inisiyatif kazandığı İdlib öne çıktı. Böylece siyasî iktidar, Fırat’ın doğusu için ABD’nin son kararını beklemek, İdlib’de ise ya Soçi’de verdiği taahhütleri yerine getirerek HTŞ’yi silahsızlandırmak ya da bu bölgeye yönelik Rusya-Suriye askerî harekâtını onaylamak durumunda kaldı. Böylece, “Bir gece ansızın gelebiliriz” sloganı yerel seçimlerde seçmen davranışını etkileme özelliğini kaybederek inandırıcı olmaktan çıktı.
Tanzim Satış Kuyrukları
Siyasî iktidar ekonomik krizin yapısal olmadığını, dış güçlerin komplosundan ibaret olduğunu fakat üstesinden gelindiğini sürekli tekrarlayarak seçmeni oyalamaya çalıştı. Bu arada dünyanın en güçlü ekonomisi, dünyanın en uzun köprüsü, dünyanın en büyük havaalanı, en büyük camisi, en büyük alışveriş merkezi, en büyük opera binası, en büyük hastanesi vs diyerek hamle üstüne hamle yaptı. Fakat anketler, artan geçim sıkıntısı ile siyasî iktidarın yüksek söylemi arasında sıkışan halkın homurdanmaya başladığını gösterince, komplocuları çoğalttı; kabzımalları, toptancı hallerini hedef almaya, sebze-meyve terör örgütü aramaya, patlıcan ile mermiyi kıyaslamaya başladı. Seçmen bu tutarsızlığı gördü; en azından görmüş olması gerekir.
Bu arada siyasî iktidar, savunduğu bütün serbest piyasacı tezlerin iflas ettiğini ortaya koyan çok vahim bir hata (kendi açısından) yaptı: tanzim satışları. “Halkım aç kalırsa ben soğanı İran’dan, patatesi Afrin’den, eti Avustralya’dan getirip onu beslerim, aracıları ortadan kaldırıp ona en ucuzunu satarım” demek istedi. Fakat tanzim satış kuyruklarında halk feci bir ekonomik krizin kapıda olduğunu, ülkenin yeterince soğan domates, hıyar patates bile üretemediğini kendi gözleriyle görmüş oldu. 1976’da saatlerce beklediği mazot ve yağ kuyruklarını, 2002’deki iflasları hatırladı ve daha büyük bir krizin gelmekte olduğunu anladı. Bin kişinin alınacağı işe 60 000 kişinin başvurması, mahalledeki hastane kapatılıp dünyanın en büyük hastaneleri inşa edilirken ilaca % 26,4 zam yapılması, sebze ve meyvenin bile erişilemez olması, hatta “Hocam, sol elle çatal tutmak şeytan işi midir?” muhabbeti, son on yılda yedi bin kadının hunharca katledilmesi ve muktedirlerin şatafatlı saltanatı, tanzim satış kuyruğunda bekleyen vatandaşa ilk kez çok farklı bir ışıkta göründü.
Sonuç
Aldatıldığını anlayan halkın öfkesi kadar patlayıcı bir madde yoktur. Büyük halk hareketlerinin istisnasız hepsi gıda maddesi kuyruklarında başlamıştır. Halk bir kez ekmek kuyruğuna girince dünyayı farklı görmeye başlar. Siyasî iktidar bu bilinç sıçramasını kendi eliyle, seçmeni aptal yerine koyan tutarsız söylemiyle yarattı. Ülkenin her köşesine bir tanzim satış yeri koysun! Esas siyasî tartışmalar, geçmişle mukayeseli analizler hep o kuyruklarda yapılır; nice sloganlar yaratılır, insanlar oralarda her türlü itiş kakış ve ağız dalaşına rağmen topluca hareket etmeyi öğrenirler, kuyruklar uzadıkça kendi güçlerini fark ederler.
Halkın öfkesi sandıkta mı patlar, yoksa insanlar elleriyle verdikleri oyu daha sonra ayaklarıyla geri mi alırlar, bilemeyiz. Gerçek yüzü ortaya çıkan AKP’nin düşüşü (elbette demokratik yollardan) başlamıştır. Aydınlık, 15. 02. 2019