Yavuz Alogan
Gök kubbenin altında her şey gerçek boyutlarıyla görünmeye, dünya işleri ise giderek absürd tiyatro oyununu andırmaya başladı.
France 24 tv kanalında bir uzman, havalı kibirli Fransız tavrıyla, Nijer’den aldıkları uranyumun çok da önemli olmadığını, Kanada ve Kazakistan’dan ithal ettikleri miktarı biraz artırarak açığı telafi edebileceklerini söyledi.
Fakat 94 Fransız senatörünün iki gün önce Macron’a yazdıkları açık mektup, sorunun sadece uranyumla ilgili olmadığını gösterdi. Fransa’nın Afrika’da izlediği yeni sömürgeci politikaların iflası bu acıklı mektupla tescillenmiş oldu. Afrika’da artık Frankofon kalmadığını ilan eden senatörler, “Fransa, Fransa Afrikası olamadan Afrika’dan silinmeye mahkûm mu?” sorusunu ortaya attılar ve şöyle dediler: “Bugün, kıtada Fransız Afrikası projesinin yerini askerî açıdan Rusya Afrikası, ekonomik açıdan Çin Afrikası, diplomatik açıdan Amerika Afrikası aldı.” Mektupta, Afrika kıtasında İngilizce’nin hızla Fransızca’nın yerini almasına da vahim bir gelişme olarak işaret edildi.
Neoliberalizm yüzünden sermayenin trafik memuruna dönmüş Fransa devleti bu durumda ne yapacak? Bir yanda siyasî sistem zayıflıyor, devlet “sosyal” olma vasfını kaybetmiş, öte yanda sarı yelekliler giyotin biliyorlar, prekarya nihai mücadeleye hazırlanıyor, varoşlardaki itilmiş kakılmışlar her an isyana hazır…
Charles de Gaulle’ü mezarından çıkarıp yeni bir cumhuriyet ilan ettirmeleri ya da 1958’de Fransa’nın Cezayir’de yumuşama politikalarına isyan ederek Korsika’ya paraşütçü birlikler indirip darbe-i hükümet teşebbüsünde bulunan sömürge generali ve ırkçı OAS’ın (Gizli Ordu Örgütü) lideri General Raul Salan gibi birine başvurmaları da mümkün görünmüyor.
Senatörlerden önce Fransız generaller mektup yazmıştı. Emekli ve muvazzaf binlerce imzacı asker, Nisan 2021’de “Yöneticilerimize açık mektup” başlıklı bir bildiri yayımlayarak göçmenlerin Fransa’nın nüfus yapısını değiştirdiğini ve potansiyel bir tehlike yarattığını ilan etmişler ve şöyle demişlerdi: “Bir an önce değerlerimizi savunan yurtsever adımlar atılmazsa Fransa’da büyüyen kaos iç savaşla sonuçlanacak ve sizin sorumluluğunu taşıyacağınız binlerce can kaybı olacak.” (BBC News, 27.04.21). Tabiî Fransa’da bizdeki gibi askerî vesayet paranoyası olmadığı için imzacıları gözaltına alıp elektronik prangaya vurmadılar. Mektubu görmezden gelmeyi tercih ettiler. Açıktan destek veren tek politikacı Marine Le Pen oldu.
Aslında Fransızlar kriz durumlarına tırsarak değil kitlesel akış hâlinde tepki gösteren enteresan bir millettir. Ulusal marşın (La Marseillaise) ölümsüz nâmeleriyle, “Haydi yurttaşlar, yürüyün ki şu alçakların kanıyla sulansın toprağımız” diye harekete geçerler. Fransa’nın bütün Avrupa’yı, hatta dünyayı etkileyecek olayların eşiğinde olduğunu söylemek yersiz olmaz.
Neyse, konudan uzaklaşmayalım…
Macron’un Afrika’da dümeni Amerikalılara bırakıp düşük profil vereceğini anlıyoruz. Nitekim Nijer’deki iktidar değişimine henüz “darbe” demeyen ABD’nin, dümeni hemen kavradığı görülüyor. Dışişleri Bakanlığı Siyasî İşler Müsteşarı Victoria Nuland darbeci askerlerle görüşmek için Nijer’e gönderildi. Yapılan görüşme hakkında bazı yazar ve yorumcularımız gibi iddialı sözler söyleyemeyiz, çünkü orada değildik, ne konuştuklarını bilemeyiz. Fakat Yankee’nin askerlerin kafasını karıştırmaya çalıştığını, aynı anda havuç ve sopa gösterdiğini tahmin edebiliriz.
Council on Foreign Relations’ın (CFR) internet sitesinde yer alan (31.07.23) “Pax Nigeriana” (Nijerya Barışı) başlıklı bir makaleden, ABD’nin askerî olarak Nijerya’yı kullanmak istediğini anlıyoruz. Buradaki “Pax” sözcüğü, malûm, baskı kurarak zorla kabul ettirilen barış anlamına geliyor.
Yazar, ECOWACS’ın daha kararlı olmasını istiyor fakat Nijerya’nın Nijer cuntasını yerinden edecek askerî gücü ilk aşamada Gana ve Senegal’le birlikte tertip etmesini öneriyor. Çok açık yazıyorlar: “Nijerya, bir Afrika-Batı ittifakına önderlik ederek Nijer’deki askerî cuntayı kovmalıdır.”
Rusya’nın Cezayir kartına karşı ABD Nijerya kartını açıyor. Nasıl ki Rusya, Kuzey Afrika’nın güvenliğinde lider olarak gördüğü Cezayir ordusunun savaş kabiliyetini artıracaksa, ABD de Nijerya’yı batının askeri yardımıyla donatıp harekete geçirecek. Haritada Nijer, kuzeydeki Cezayir ile güneydeki Nijerya arasında görülüyor.
Avrupa ve ABD’nin zengin kaynakları olan 15 ülkeyi denetim altında tutmak için 1975’te Lagos Antlaşması’yla kurduğu ECOWACS’ın kendi içinde bölündüğünü ve emperyalizm açısından kıymeti harbiyesini kaybettiğini anlıyoruz.
Aç ve yoksul Afrika halklarını, bir yanda Rusya-Wagner’in, öte yanda ABD-CIA’nın desteklediği ordular arasında uzun ve yıpratıcı bir savaş bekliyor. Bu savaşta Batı, kaynak zengini Afrika ülkelerini yeniden denetim altına almaya, Rusya ise Ukrayna savaşını Afrika’ya sıçratarak batının mali ve askeri kaynaklarını bölmeye çalışacak. Yani diyor ki “Beni Ukrayna ve Karadeniz’de sıkıştırırsan savaşı her yere yayarım.” Sıcak savaş başladığında Çin’in nasıl tavır alacağını bilmiyoruz.
Bu çatışmada Batı, darbecilere karşı “demokrasi”yi, seçilmiş yönetimi savunduğunu iddia ediyor. Rusya ise Afrika halklarının sömürgeciliğe karşı mücadelesini desteklediğini iddia ediyor. Mesela zengin Rus oligarkı, paralı asker Prigojin sömürgeciliğe karşı kurtuluş mücadelesini destekliyor ve şöyle diyor: “Nijer’de yaşananlar, Nijer halkının sömürgecilerle mücadelesinden, kendi kurallarını ve hayat şartlarını onlara dayatmaya, onları Afrika’nın yüzlerce yıl önceki durumunda tutmaya çalışan sömürgecilerle mücadelesinden başka bir şey değildir,” (Reuters, 29. 07. 23). Kapitalist Rusya’nın paralı askerinin Afrikalı’ya “antiemperyalist mücadele”de (!) önderlik ettiği enteresan bir dünyada yaşıyoruz.
Latin Amerika, Afrika ve Ortadoğu’da emperyalizme ve yeni sömürgeciliğe karşı mücadele eden devrimciler tarih boyunca harita üzerine cetvelle çizilmiş sınırları aşan geniş birlikler kurmaya çalıştılar.
Simon Bolivar (Libertador/Kurtarıcı) İspanyol sömürgecilere karşı savaşarak Kolombiya, Venezuela, Panama, Peru ve Ekvador’u birleştirdi (1821); “Kıtasal Devrim” düşüncesinin temellerini attı.
Afrika’da 60’lı yıllarda Kongo merkezli kıtasal devrim girişimleri oldu; Habeşistan İmparatoru Haile Selasiye’nin önderliğinde 32 bağımsız Afrika ülkesi 1963’te Afrika Birliği Örgütü’nü kurdu. 2002’de Afrika Birliği adını alan örgüt hedeflerini küçültmek zorunda bırakıldı.
Nasır’dan Kaddafi’ye Ortadoğulu pek çok lider birleşik bir devlet kurmaya çalıştı, 1958-61 arasında Mısır-Suriye-Yemen arasında bir Arap Cumhuriyetleri Federasyonu kurma girişimi oldu.
Emperyalist tahakküme ve yeni-sömürgeciliğe karşı ancak bu türden ülkelerarası birliklerle, derin ve uzun bir tarihsel sürecin dersleri hatırlanarak ve bu dersler günümüze uyarlanarak mücadele edilebilir. Rusya bayrağı altında Wagner’in silahlarıyla emperyalizme karşı mücadele verilemez. Vekâleten savaş, mazlum halkların taraf olmadıkları bir uluslararası paylaşım savaşında kan kaybetmelerine, daha da sefil olmalarına, aç kalmalarına, en önemlisi yozlaşmalarına neden olur. Veryansın, 11.08. 2023