TEK KIZIL BAYRAK, TEK PANKART

Yavuz Alogan

Kimsenin bayram coşkusunu sulandırmak gibi bir niyetim yok. Tanıdığım gençlerin 1 Mayıs kitlesiyle birlikte olmaktan  nasıl gururlandıklarını  görüyorum.  Gazeteler ve televizyonlar,   kitlenin ihtişamını, çok renkliliği ve çok sesliliği,  kimsenin burnunun kanamayışını; “Taksim’de 1 Mayıs coşkusu”nun  adeta semaya yükselerek, halaylarla, sloganlarla  bayram günü gibi kutlandığını söyleyip durdu. Coşkuya ve  şenliğe kim itiraz edebilir ki? Ancak biraz daha dikkatli baktığımızda,  ortaya çıkan resim  çok farklı görünüyor.

Burada uzun uzun 1 Mayıs’ın bir  “bayram şenliği” değil, işçilerin ve komünistlerin bir mücadele günü; taleplerin öne sürüldüğü, burjuvaziye ve devlete karşı güç gösterisi yapılan  özel bir gün olduğunu anlatmaya gerek yok.

         Bu 1 Mayıs’ta hükümet Taksim’i verdi, kitleyi böldü. Resmi bayram ilan edilen   1 Mayıs’ı, bütün diğer “demokrasi gösteri ve açılımları”nda yaptığı gibi kendi hanesine yazmaya çalıştı. Artık onun kendi burjuvazisi ve işveren örgütleri, kendi proletaryası ve sendikaları var. İlk kez  1 Mayıs’ta Ceceli Konseri’nden önce bir Bakan kürsüye çıkıp konuştu mesela.  Bir dahakine işveren örgütleri, hükümet üyeleri, başbakan falan da katılabilir. Kendi kitlelerini çoğaltarak bizim kitlelerimizi azaltmak istedikleri gayet açık.

         Sayıların önemi yok aslında. Medyanın neyi nasıl gösterdiğidir önemli olan.  Mesela  Diyarbakır’da hükümetin  katılımcı kitlelere  tren dahil çeşitli ulaşım araçları tahsis ettiği Kutlu Doğum Haftası mitingine yüz binlerce insan katıldı, ancak buna ilişkin haber ve resimleri ana-akım medyada göremedik.  Aslında tv.ler gidip oradan gün boyu yayın yapmış olsalardı, Türkiye bir anda gerçek boyutlarıyla ve çok farklı görünecekti. Şimdilik böyle şeyler olmuyor, ancak bu gidişle bir iki sene sonra, Kutlu Doğum münasebetiyle yapılan dev Hizbullah ve Mustazaf-Der mitinglerini de tıpkı 1 Mayıs mitingi gibi naklen, hatta belki de Taksim Meydanı’ndan izleyeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın.

         Naklen yayınlanan 1 Mayıs gösterisinde kameralar ilginç olana yöneldi: halaylar, trampetler, şarkılar, Spor takımları, Çarşı grubu, Pipa Bakka gelinliği giymiş bir genç adam,  Kanlı Pazar’ın özeleştirisini yapmak için gıyabi cenaze namazı kılan anti-kapitalist gençlerin “inşallah sosyalizm gelecek” pankartı  vb.   

Özellikle Müslüman anti-kapitalist ekip medyanın derin ilgisine mazhar oldu; tv.lerde bunlara fikriyatlarını açıklamaları için büyük fırsatlar verildi.  Çok kolay savunulabilen görüşlerini (biriktirmek, komşusu açken tok yatmak günahtır; Efendimiz eşitlik ve adalet buyurmuşlardır gibi…) herkes öğrendi. “Çeşitli renklerden” sosyalistler onlara olan sempatilerini ifade ettiler. Bazıları da, haklı olarak, “sosyalizm inşallah, maşallahla gelmez,”  dedi.  Böylece AKP’nin kendi burjuvazisi, kendi  proletaryası ve sendikaları (hatta kendi polisleri, belki de subayları) yanında bir de kendi “muhalif gençlik örgütü” olduğu anlaşılmış oldu.

Şu son  1 Mayıs’ı, öncekilerden  keskin hatlarla ayrılan  bir milat olarak kabul etmek  yanlış olmaz.  Bundan sonraki 1 Mayıs’lar, giderek bir karnaval havasına bürünecek; konserler, konfetiler, dikkati çekmeye çalışan  tuhaf gösteri grupları ve bireyler arasında devrimci sendikaların ve kızıl bayrak taşıyan grupların talepleri ve sloganlarıyla  görünmez olduğu; hatta belki de ip üstünde yürüyen ve ağzından alev püskürten cambazlara, yirmi topu havada döndüren jonglörlere bakacağımız, bakanların icraatlarını anlattıkları, pop müzik konserleriyle gençlerin coşturulduğu  seyirlik hadiseler  olacak.

         Devlet, ateşin üzerinden atlayan valileriyle, demir döven politikacılarıyla Newroz’u Nevruz’a dönüştürmeyi başaramamış, biraz gülünç olmuştu.  Fakat % 92’si AKP’nin elinde olan medya sayesinde 1 Mayısları karnavala dönüştürmeyi başaracak gibi görünüyor.

         Bundan sonraki 1 Mayıs’ta sosyalist parti ve grupların  slogan ve sayı rekabetini bırakmaları ve birleşik cephe halinde yürümeleri gerekir.  “Ben sosyalistim” diyen herkes; işçi, öğrenci, mühendis, avukat, öğretmen, her ne olursa olsun kızıl bayrağın altında ve tek bir büyük pankartın arkasında topluca, safları sıklaştırarak yürümelidir. Pankartın üzerinde şöyle yazmalıdır: “Amerikan emperyalizmine, AKP’ye ve gericiliğe hayır!” RED, 12.05. 2012

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *