ALMANYA’DA DARBE GİRİŞİMİ (!)

Yavuz Alogan

Bazı haber ve yorumlarda Hitler’in Birahane Darbesi (1923) hatırlatıldı.   Aslında hiç benzemiyor.  

Bir kere tarihsel koşullar çok farklı.

Almanya I. Dünya Savaşı’nda yenilgiye uğramış, Versay Antlaşması’nın ağır şartları altında ezilmiş, 1918-1919 Alman Devrimi’ni ve ardından gelen silahlı işçi ayaklanmalarını başarısız Kapp-Lüttwitz askerî darbesi (1920) izlemişti. Bu ortamda Hitler emekli general Ludendorff gibi bazı subayları da yanına alarak Bavyera eyaletini ele geçirmeye, Münih’te bir birahanede topladığı iki bin kişiyle darbe yapmaya kalkıştı.

Teknik olarak darbe Mussolini’nin Roma Yürüyüşü’nü (1922) örnek almıştı.  Silahların patladığı kısa bir sokak çatışmasının ardından girişim başarısızlığa uğradı, Hitler kodesi boyladı.  Orada MeinKampf’ı (Kavgam) yazdı. Almanya’nın tamamında Yahudilerin ve Marksistlerin ülkeyi sırtından hançerlediğine inanmaya hazır milyonlarca insan vardı. Buna rağmen Hitler’in Weimar Cumhuriyeti’ni yıkarak Nazi diktatörlüğünü kurma çabası on yıl sürdü.

Savaş sonrası Avrupa’da totaliter eğilimler belirmişti.  Yeni tarihçiler kuşağından Klaus P. Fischer’e göre, Almanya’yı diğer ülkelerden ayıran, geleneksel kurumları modern endüstriyel uygarlığın gerekleriyle bütünleştirmeyi başaramamış olmasıydı (bkz. K.P. Fischer, Nazi Almanyası, ALFA 2020). Savaş sonrasında Almanya zaten zayıf olan ulusal kimliğini kaybetmişti. Ekonomik krizin mülksüzleştirdiği öfkeli orta sınıfı arkasına alan Hitler boşluğu Nasyonal Sosyalizm’le doldurdu.

Bugünün sanayi-teknoloji devleti Almanya’yı faşizm öncesi Weimar dönemine (1918-1933) benzetmek; eyalet parlamentolarında, federal mecliste, hatta AB parlamentosunda boy gösteren aşırı sağcı Almanya İçin Alternatif (AfD) partisinin ve SA’ya özenen küçük neo-Nazi grupların yerleşik düzene (establishment) tehdit oluşturduğunu iddia etmek yersizdir.

Hangi açıdan bakarsak bakalım Alman polisinin geçen hafta yaptığı tutuklamalar CIA’nin yönlendirdiği bir BND (Alman istihbaratı) operasyonu gibi durmaktadır. Reichsburger denilen romantik faşizan örgüte karşı yapılan operasyonun amacı, büyük olasılıkla, Almanya’nın ABD’nin peşine takılarak Rusya’ya cephe almasına karşı çıkan bazı askerleri ve AfD gibi yasal politik oluşumları baskı altına almaktır.

Bu yılın Ocak ayında Alman Deniz Kuvvetleri Komutanı Kay-Achim Schönbach, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmek istediği fikrinin “tam bir saçmalık” olduğunu, Putin’in Batı’dan eşit muamele ve saygı görmekten başka bir şey istemediğini söyledi ve görevinden istifa etti. (BBC, Ocak 2022). Bu olaydan bir daha söz eden olmadı fakat Alman  ordusunun komuta kademesinde Ukrayna-Rusya savaşı ve ABD-NATO’nun Rusya politikası üzerinde tam bir mutabakatın olmadığı anlaşıldı.

Öte yanda Almanya’daki AfD dâhil Avrupa’daki bütün aşırı ya da ılımlı sağcı liderlerin ABD’nin Ukrayna-Rusya politikasına karşı çıktıkları, Rusya’ya ambargo uygulanmasına itiraz ettikleri, hatta ABD’ye karşı Rusya’yı destekledikleri bilinen bir gerçek.  

İlk akla gelenler, Fransa’da Ulusal Birlik Partisi’nin eski başkanı Marine Le-Pen, İtalya’da Lig Partisi’nin başkanı Matteo Salvini, Almanya’da AfD’nin eş genel başkanları ve Macaristan Başbakanı Viktor Orban’dır.  Hollanda’da   Demokrasi Forumu Partisi’nin (FvD), Avusturya’da ise Özgürlük Partisi’nin (FPÖ) benzer çizgide olduğu biliniyor.  

Bu hareketlerin bir kısmı Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini eleştirdi, bazıları sessiz kaldı fakat hepsi Avrupa’nın ABD’nin peşine takılarak Rusya’ya cephe almasına ve ambargo uygulamasına itiraz etti. Parti başkanlarının çoğu Ukrayna savaşından önce Moskova’yı ziyaret etmiş, Putin’le fotoğraf çektirmiş, Rusya’da tekne gezilerine katılmış, neredeyse hepsi seçim kampanyalarında Rusya’dan destek görmekle, kaynak sağlamakla suçlanmıştı. Komünizm sonrası milliyetçi-Ortodoks Rusya ile Avrupa aşırı sağı arasında bir yakınlaşma oldu.

ABD’nin Almanya’dan başlayarak Rusya’ya sempati duyan hareketleri baskı altına almaya çalışacağını, katliam yoluyla darbe yapmaya hazırlandığı iddia edilen faşizan Reichsbürger örgütünün ise  var olan bir yapının aşırı derecede abartılarak ve medyada şişirilerek yeniden kurgulandığını anlıyoruz.

Medyaya yansıyan kurgu ne hükümet darbesi ne de ayaklanma tekniğine uygun. Olsa olsa aksi tesir yaratacak bir intihar eylemi olabilir. Berlin’de parlamentonun alt kanadı Bundestag binası basılacak, Aryen olmayan milletvekilleri kurşuna dizilecekmiş. Sonra ne yapacakları, devlet aygıtını nasıl ele geçirecekleri, Alman halkını nasıl ikna edecekleri ve başlarında olduğu iddia edilen adamın işlevi belli değil.

Hitler rolündeki örgüt liderinin kod adı, Prens. 13. Heinrich olarak  biliniyor. Aristokrat ailesi tarafından resmen reddedilmiş 71 yaşında bir meczup.  Alman İmparatorluğu’nu yeniden kurmak istiyormuş. Sevgilisi ise Vitalya adında bir Rus kadın. Aslında bu homojen, emir komutayla yönetilen bir örgüt de değilmiş, çeşitli eyaletlere dağılmış gruplardan oluşuyormuş. Muhtemelen internet üzerinden haberleşen 20 bin üyeleri varmış. Bunların yüzde 5’i şiddete eğilimli imiş (!). Demek ki yüzde 95’i şiddete eğilimli değilmiş.  Aranan 52 kişinin 25’i gözaltına alınmış.

Medya eşliğinde yapılan gösterişli operasyonda ele geçirildiği iddia edilen silahların, ceset torbalarının vb görüntüsü yok. Kaldı ki bu örgüt 2016’dan beri polisin takibi altındaymış. 2018’de  örgüt mensuplarının silah satın almaları yasaklanmış; 2021’in sonuna kadar 1050’sinin silah ruhsatı iptal edilmiş,  silah ruhsatı sahibi sadece 500 kişi varmış (Z. Eliaçık, AA, 09. 12. 2022).

Başsavcılığa göre, grubun liderleri darbeden sonra kurulacak yeni rejime destek sağlamak için Rus yetkililerle temas kurmaya çalışmışlar. Bu faaliyeti elbette 13. Heinrich’in sevgilisi, Rus vatandaşı Vitalya yürütmüş. Ne var ki   Başsavcılık, şüphelilerin bu girişimlerine Rus yetkililerin olumlu karşılık verdiklerine dair “henüz” bir bulguya ulaşamamış. (DW, 07. 12. 2022). Tam bir komedi!

Neyse, uzatmayalım… Özetle CIA bütün Avrupa’da ABD/NATO siyasetlerine itiraz eden bütün parti ve hareketleri tecrit etmeye, provokasyonlarla halkı korkutarak “totalitarizme karşı demokrasi” başlığı altında stratejik bir kampanya yürütmeye hazırlanıyor olabilir. Veryansın, 11. 12. 2022