KARA HAREKÂTI

Yavuz Alogan

İşgal ya da imha amacıyla yapılan klasik askerî taarruz hava bombardımanı ve topçu ateşiyle başlar. Bunu izlemesi gereken kara harekâtı ne kadar gecikirse düşmana tahrip olan tahkimatlarını yenilemesi için o kadar fırsat verilmiş olur ve kara harekâtı başladığında taarruz eden güçlerin   zayiatı artar.

        Klasik savaşta sürpriz unsuru önemlidir. Bu yüzden taktik hedefler, askerî yöntemler ve yığınak yerleri genellikle gizli tutulur, hatta şaşırtmaca yapılır. Başkomutan’ın “uçaklarla, toplarla, SİHA’larla yaptığımız operasyonlar sadece başlangıç” dedikten sonra, “Tel Rıfat, Münbiç, Ayn el-Arap gibi yerlerden başlayarak adım adım halledeceğiz,” demesi alışılmamış bir tutumdur.

        Ekonomide olduğu gibi askeriyede de Saray’ın neoklasik düşünceden epistemolojik bir kopuşu temsil eden heterodoks bir yaklaşımı benimsediğini anlıyoruz.

        Burada sadeleştirme gerekir.

        Türkiye’nin güney sınırlarında bir güvenlik kuşağı oluşturarak PKK/PYD’yi güneye doğru süpürmek, Münbiç’ten Kamışlı’ya kadar uzunluğu 440 km. derinliği 32 km. olan bir tampon bölge açmak, ayrılıkçı terör tehdidi tamamen ortadan kaldırıldıktan sonra Suriye denetimine terk edilmek üzere bu bölgede karakol kurmak istemesi meşrudur. Diplomatik demeçlere bakıldığında, terörle mücadele kapsamında bu girişimin, ABD, Rusya ve bölge devletleri tarafından da geçici bir önlem olarak meşru kabul edileceği anlaşılmaktadır.

 Fakat bu güvenlik kuşağında kaymakamları, imamları, öğretmenleri Türk hükümeti tarafından atanan, Türkiye’ye bağlı üniversiteleri ve yerel yönetimleri olan, güvenliğini Millî Suriye Ordusu denilen TSK’ya bağlı “vekil” gücün sağladığı bir yapı kurmak, Suriyeli göçmenleri TOKİ’nin bu bölgede inşa edeceği 200 m. karelik bahçeli evlere yerleştirmek meşru değildir. Egemen Suriye devletinin topraklarını işgal ve ilhak anlamına gelir. Diplomatik demeçlere bakıldığında bu girişimin terörle mücadelenin sınırlarını aşmış sayılacağı, ABD, Rusya ve bölge devletleri tarafından meşru kabul edilmeyeceği anlaşılmaktadır.

        Güvenlik kuşağı oluşturmak için Suriye devletiyle anlaşmak, Rusları ve İranlıları ikna etmek, girişimin geçici olduğu konusunda onlara sağlam bir güvence vermek ve ABD’nin müdahale etmemesini ya da edememesini sağlamak zorunludur.

Bölgede idarî olarak Türkiye’ye bağlı bir Sünnî nüfuz alanı açmak için  ise ABD’yi ikna etmek, ABD’nin Rusları ve İranlıları bölgeden çıkararak Suriye’yi bölme  stratejisine fiilen katılmak, Suriye ordusuyla savaşmayı ve Şubat 2020’de 33 askerimizin şehit düştüğü Rus hava saldırısı gibi olayların tekrarını göze almak gerekir.

Birinci durumda (sadece askerî tampon) Türkiye’nin İdlib bölgesinde yuvalanan, başta HTŞ olmak üzere bütün İslamcı terör örgütleriyle bağlarını en azından asgari düzeye indirmesi, Suriye ordusu ve Rusların bu bölgeyi temizlemesine sessiz kalması gerekir. ABD, bölgenin tamamında yönlendirerek kullandığı önemli bir gücün imhasına yol açacağı, Suriye, Rusya ve İran askeriyesini güçlendireceği için bunu istemez.

İkinci durum (nüfuz alanı) ise bölgedeki bütün İslamcı terör örgütlerine bir sığınak sağlayacak, güneyimizi zamanla ülke içine doğru sarkan ve etkilerini Kafkasya ve Hazar bölgesinden Asya’nın içlerine kadar yayan bir  Peşaver’e ya da Fergana vadisine dönüştürecektir.  Rusya, İran ve Çin bunu istemez. ABD ise Türkiye’nin bölgede özerk ya da bağımsız bir PKK/PYD devletçiğine razı olması şartıyla ve uzun vadeli stratejisine ters düşmediği için bunu ister.

Geçerken şunu da belirtmek gerekir ki güneye doğru yapılacak /belki de yapılmayacak ya da nasıl yapılacağı şimdiden öngörülemeyen   bir kara harekâtı, ABD’nin askerî desteğinde ve siyasî himayesinde olan PKK/PYD’nin imhasını kesinlikle sağlamaz.  ABD’nin bu örgütü desteklemekten vazgeçmesi, ancak Türkiye’nin diplomatik çabalarıyla ya da bölgedeki güçler dengesinin Yankee’nin bu türden  paralı bir petrol bekçisine, taktik bir kuvvete  artık ihtiyaç duymayacağı ölçüde değişmesiyle mümkün olabilir.

Peki Saray ne istiyor?

Bunu bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey şudur: ABD ve Rusya’yla şu anda olanca hararetiyle devam eden pazarlık sona ermedikçe kara harekâtı yapılmayacaktır. Kara harekâtı başlarsa, iki büyük gücün kabul ettiği ya da birinin kabul edip diğerinin karşı çıkmadığı/çıkamayacağı bir formülün bulunduğunu anlayacağız. Askerî harekâta aşırı derecede angaje olan Saray’ın seçimlerde eli kuvvetlensin diye gösteri niteliğinde bir hareket yapmasına izin verilmesi de zayıf olmakla birlikte bir ihtimaldir.   Hiçbir formül bulunmadan ya da pazarlık sonuçlanmadan yapılacak bir kara harekâtı ise tehlikeli bir kumar olacaktır.  Bir ordu için en zor durum siyasîlerin pazarlığını ve kararını savaş durumunda sürekli şehit vererek beklemektir.

Askerî karar iktidar partisine değil Devlet’e (bu ikisi aynı şey değildir) bağlı diplomatların ve askerî uzmanların   her türlü güncel politik kaygıdan uzak analizleri dikkate alınarak hazırlanacak ve yasama meclisinde onaylanacak bir Millî Güvenlik Belgesi temelinde siyasî toplumun mutabakatını gerektirir. Seçim öncesinde halkı coşturup seçmen tabanını genişletmek için silahla oynamak, önce ateş edip sonra nişan alarak oyun kurmak ya da sonsuz pazarlık yanılsamasına kapılarak her hamleden sonra “dur bakalım şimdi ne diyecekler” diye beklemek ve zorunlu ittifakları kurmadan, sağlam güvence almadan arı kovanına çomak sokmak felakete davetiye çıkarır. Veryansın, 02. 12. 2022