KOMBİN YAPMAK?

Yavuz Alogan

         İki lider grup toplantılarında sert rüzgârlar estirince Cumbur İttifakı “cumburlop!” diye suya düştü. Hemen öncesinde Sayın Bahçeli yerel seçimlerde “Siyasî kombin modelini hayata geçirebiliriz” demişti. “Kombin” sözcüğü bende bir zihinsel karmaşa yarattı. İkinci cümle daha da tuhaftı: “Yasal zemin olmadığından konuşarak siyasî kombin yapabiliriz.”  

          Siyaset bilimi kavramlarına azıcık aşina biriyim. Fakat “kombin” sözcüğünü daha önce hiç duymadım. Anladığım kadarıyla “siyasî kombin” yasal zemin olmadığı zaman konuşularak yapılan bir şey. Madem yasal zemin yok, biz de konuşarak kombin yapalım gibi…

 Peki “kombin” neydi? Kombi, komplo, komple, kombine, kombinezon, kombinasyon … diye düşünürken, gerçeğe ulaştım. Meğer kombin moda dünyasında kullanılan bir kavrammış. Çok farklı kıyafet ve aksesuarları birleştirdiğiniz zaman bir “kombin” elde etmiş oluyorsunuz.  Mesela “Tesettür Kombini” diye bir şey var.  Yüksek topuklu dekolte ayakkabıyla yırtık kot pantolon ve başörtüsü birleşince kombin oluyor. Üstte smokin ceket ve papyon, alta şort ve spor ayakkabı mesela… kombin! Ya da dam üstünde saksağan!

         Eskiler bu türden uyumsuz parçalardan oluşan kıyafetlere “altı kaval üstü şeşhane” derlerdi. Buradaki “şeşhane” genellikle Şişhane sanılır, oysa alakası yok. Yivli tüfekler çıktığında adamın biri yivsiz tüfeğinden vazgeçememiş, biri yivli (şeşhane) diğeri yivsiz (kaval) iki tüfeği birleştirerek “altı kaval üstü şeşhane” bir tüfek yapmış.

         Cumbur İttifakı da böyle bir şey. Bendeniz her şeyi aşırı derecede ciddiye aldığım için önceleri bunu 12 Eylül rejiminin dayattığı “Türk İslam Sentezi”nin mevcut koşullara uyarlanması olarak değerlendirdim. Hatta bunu yazdım – insan eskiden büyük bir ciddiyetle yazdığı bazı şeyleri hatırlayınca tuhaf oluyor! Oysa arkaik ve şüpheli milliyetçilik ile zorla dayatılan ümmet tasavvurunun birleşmesi Türk İslam Sentezi’nden çok “altı kaval üstü şeşhane” gibi eğreti bir şey oldu. Nitekim ittifak uyuşturucu baronlarına göz yumarak küçük uyuşturucu tacirlerini cezaevinde tutmak ya da salıvermek gibi hiç kimsenin gerçek manasına erişemediği karanlık bir sorunsal yüzünden ağır bir yara aldı. Devlet katında hiçbir konuda ciddiyet kalmadı.

         Geçmişe baktığımda 12 Eylül dönemindeki sentezin bugünkü zorlama ümmetçilik ve arkaik milliyetçilik kombininden daha makul olduğunu düşünüyorum. Ne de olsa bir Grand Emperyal Strateji’nin; Afganistan’dan Sovyet Cumhuriyetlerinin içlerine doğru yayılacak bir Yeşil Kuşak projesinin, gâvurların “containment” dedikleri bir çevreleme/kuşatma harekâtının parçasıydı. İhvanı Müslümin postuna oturup ABD’ye terslenmeden önce Reis de bu kuşağın bir uzantısıydı: “Biz BOP projesinin eşbaşkanlarından biriyiz. Bu görevi yapıyoruz biz.”

         Şimdi hangi görevi yaptığı pek belli olmuyor.  Her ne pahasına olursa olsun ofisler ve danışmanlar rejimini ayakta tutmaya çalışıyor.  İttifak’ın çözülmesi    rejimi biraz zora soktu. Sarsıldığı anda çökecek gibi duruyor. Şimdi çok tuhaf hamleler görebiliriz. Üstelik bunlar sinirli adamlar. Ne yapacakları belli olmaz.  MHP’nin Melih Gökçek kartını açması tuhaf mesela. Ülkücü gençlerin Andımız’ı okuyan TGB’li arkadaşlara saldırmaları daha da tuhaf.  Andımız konusunda AKP ile HDP’nin birleşmesi ise çok doğal.  Yoksa AKP ve MHP’yi Üst Akıl mı yönetiyor? Peki bu durumda nasıl bir kombin yapılabilir?  Kendi sol sosyalist siyasî hayatımızda otuz yıldır bir kombin yapamadığımıza yanarım… Aydınlık, 26. 10. 2018