GÖRÜŞ ALANI

Yavuz Alogan

         İnsan dümdüz karşıya baktığında 95 derecelik, kafasını sağa  sola çevirdiğinde 350 derecelik, bacaklarını oynatmadan gövdesini döndürdüğünde ise 360 derecelik  görüş alanına sahip olabiliyormuş.

         Ancak seçici algı diye bir şey var. Baktığınız her şeyi görmediğiniz, algılamadığınız anlamına geliyor. Bazı şeyleri görmek istemiyor olabilirsiniz. Bu daha çok bireylerde görülen bir özelliktir. Çok sevdiğiniz birinin size tuzak kurduğunu görmezsiniz mesela, kişinin sadece size iyi gelen yanlarını görüş alanı içinde tutarsınız. Tuzak üstünüze kapandığında geriye doğru bakarak her şeyi görürsünüz fakat iş işten geçmiş olur.

         Siyasette de benzer bir durum vardır. Temel hipotezlerinizle çelişen olguları görüş alanınızdan bilerek ya da farkında olmadan çıkarırsınız. Fakat olgular böylece ortadan kalkmış olmaz,  bir sonraki aşamada mutlaka yeniden, bu kez farklı bir kılıkta, hatta tehlikeli biçimde karşınıza çıkar.

Ayrıca sizin görmek istemediğiniz şeyi başkaları görüyor olabilir.  Bu yüzden başarı potansiyeli olan her siyasetin, kendi  söylemiyle (ajitasyon ve propaganda) çelişiyor olsa bile bütün olguları görüp değerlendirmesi, görüş alanını genişletmesi gerekir. Daralma pahasına bütün olguları değerlendiren siyasi hareketler bir sonraki evrede genişleme imkânına sahip olabilirler, fakat genişleme uğruna bazı olguları görüş alanının dışında tutanlar bu olguların önem ve şiddet derecesine bağlı olarak bir sonraki evrede daralmak durumunda kalırlar.

Elbette olguların önem dereceleri farklı olabilir. Mesela Türk Ordusu’nun bütün halkı arkasına alıp ABD’ye meydan okuyarak  Amerikan-İsrail koridorunu kesmek için savaşması önemli bir olgudur ve görüş alanımızın tamamını kaplamıştır. Fakat öte yanda, harekâta katılan bazı özel harekât polislerinin ve askerlerin bir elleriyle Rabia, öteki elleriyle bozkurt işareti yaparak objektiflere poz vermeleri ve bu görüntülerin sosyal medyada hızla yayılması çok vahim bir olaydır ve mutlaka sonuçları olacaktır.

General rütbesinden emekli olmuş bir askere, “Bu ne iştir?” diye sordum. “Bu bir rezalettir” diye cevap verdi duraksamadan. Savaşın değil kıyametin içinde  olunsa, düşman orduları Polatlı’ya kadar gelmiş  olsa bile  bu işaretleri yapan  üniformalı şahıslar hakkında soruşturma açılması gerekir. Seçim propagandası mı yapıyorsunuz? Devlet’in emrinde savaşan milletin askeri siyasî olarak farklılaşamaz. Bu tehlikeli bir gelişmedir, en temel ordu disiplini anlayışına aykırıdır ve görüş alanının içinde yer almalıdır.

Kışlaya ve camiye siyaset sokmak,  anayasa kuşa çevrilmiş olsa bile suçtur. Cuma Hutbesi’nde ana muhalefet partisini eleştirmek suçtur. Sekiz yaşındaki kız çocuğunu kameraların önüne çıkarıp “Şehit olursa inşallah bayrağı da üzerine örtecekler maşallah” vs demek her türlü pedagojik anlayışa terstir, vatanseverlikle  açıklanamaz. Burası Somali mi?

Somali demişken, oradaki Türk askeri, eğitim verdiği  Somalili askere İzmir Marşı’nı söyletiyormuş. Çok güzel! Bunu görüş alanımızın içine alıyoruz. Fakat Manisa 1. Piyade Eğitim Tugayı’nda 4520 askerin yemin töreninde askeri bandonun AKP’nin propaganda dizisi “Diriliş”in açılış müziğini icra etmesini görüş alanımızın dışına çıkarmıyoruz.

Devlet’in eğitim öğretim alanını neredeyse tamamen tarikat ve cemaatlere terk etmiş olmasını görüş alanımızın merkezine yerleştirmeliyiz. “Eğitimde tarikatların Etkisi”ni araştıran Prof. Dr.  Esergül Balcı, “Sonuçlar karşısında biz de hayrete düştük,” diyor. “Taşrada durum aslında daha vahim. Devlet eğitimden kademe kademe çekilmiş.”

Sınırlarımızı korumak için verdiğimiz savaş sadece  “etkisiz hâle getirilen terörist sayısı,” Amerika şunu dedi Rusya bunu yaptı, “rejim” şuradan girdi buradan çıktı, dünya harp tarihinde ilk defa hareketli hedefi top atışıyla vurduk vs meselesi değildir. Bunlar elbette önemli. Fakat en önemlisi Sayın Balcı’nın şu sözleri:  “Doğu ve Güneydoğu’daki medreseler Irak, İran ve Suriye gibi sorunlu ülkelerdeki benzer yapılarla irtibat halinde.”

Sadece askerle, silahla kazanılmış tek bir savaş yoktur.  İç cephe  ümmetçi değil ulusçu anlayışla kurulmalıdır.  Aydınlık, 26. 02. 2018