HANGİSİ ÖNEMLİ

Yavuz Alogan

        İnsan bazen bir şeyi kafasına takıyor, diğer şeyleri kafasına taktığı o şey açısından görmeye başlıyor. Mesela “Önemli olan nedir?” ya da “Hangisi diğerinden daha önemlidir?” gibi sorular bende giderek takıntı hâline gelmiş bulunuyor.

        İstanbul’un her an kırılabileceği söylenen, arada bir derinlerde çatırdadığını duyar gibi olduğum fay hatlarına paralel sürüş sırasında, insanın yüzünü bıçak gibi kesen şiddetli poyraza direnmenin yanı sıra kaymamak için fren-pedal kombinasyonuyla denge tutturmaya çalışırken, bisiklet tekerleriyle birlikte aklımda hep aynı soru dönüp duruyor: “Hangisi daha önemlidir?”

        Elbette yanıtlar peş peşe geliyor…

        Eğitim ekonomiden daha önemlidir. Çünkü birincisinde kaybedilen zamanın telafisi yoktur, ikincisine nasıl olsa zamanla bir çözüm bulunur.

        Ulusal bilinç sınıf bilincine önceliklidir. Çünkü yurttaşlık bilinci gelişmezse, etnik bölücülük ve ümmet ideolojisi sınıf bilincini çürütmeye devam edecektir.

        İmamı “manevi danışman” diye okula sokan, ilkokul öğrencisine mezarlık gezdirdikten sonra bir de cami temizleten ÇEDES projesini velilerin toplu direnişiyle işlemez hâle getirmek, çevre sorunları için mücadele etmekten çok daha önemlidir. Çünkü kindar ve dindar bir nesli, ileride, söz gelimi on yıl sonra yeniden eğitme imkânı olmayacaktır, oysa çevrenin yıkımı birkaç yasa, yönetmelik ve ruhsat iptaliyle en azından azaltılabilir.

        Ordu’nun siyasetten, tarikat ve cemaatlerden temizlenerek emir-komuta birliğinin sağlanması, ordunun en modern silah ve harp vasıtalarıyla donatılmasından çok daha önemlidir. Çünkü birincisinin çok daha namüsait mahiyette tezahür edecek ahval ve şerait içinde  Balkan Faciası’nın (1912-1913) tekrarına müncer olacağı aşikâr iken,   ikincisini sağlamak modern askerî teknoloji ithalatı ve  yerli Ar-Ge projeleriyle her zaman mümkündür.

        Bu arada konu açılmışken belirtelim, Cumhuriyet’in 100. Yılı münasebetiyle Boğaz’da resmigeçit yapan Deniz Kuvvetleri’nin    Vahidettin’in Köşkü’nü selâmlaması, gemilerin harp imkân ve kabiliyetinden, fırlattığı füzelerin menzilinden çok daha önemlidir. Çünkü birincisi, Ordu’nun Atatürk İlke ve İnkılâpları’na sadakatinin sorgulanmasına yol açmıştır, ikincisi ise bir talim-terbiye-teknoloji -üretim meselesidir.

Bu arada geçerken belirtelim, Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Kanal İstanbul Projesi’nden çok daha önemlidir. Birincisi egemenlik ve güvenlikle, ikincisi ise rantla ve işbirlikçilikle ilgilidir.   Öte yanda Yunan adalarının silahsızlandırılması ve Kıbrıs dâhil Doğu Akdeniz’deki çıkarlarımız, Türk-Yunan dostluğundan çok daha önemlidir.  Çıkarlarımız sahicidir, dostluk ise  Batı’dan sıcak para  ve siyasî destek alarak iktidarı sürdürmek için kotarılmış  sahte bir iyi niyet beyanıdır.

        Diyarbakır kayyımının Şeyh Sait Bulvarı açması, seçilmiş belediye başkanının yerine kayyım atanmasından çok daha önemlidir. Çünkü bölücülük ile gericiliğin birleştiğini, yerel seçim sürecinde bu birlik beraberliğin güçleneceğini gösterir. Kayyım Hazretleri “Biz isme değil hizmete bakıyoruz,” demiş.  Burada önemli olan hizmet değil isimdir. Hizmeti her belediye yapabilir fakat isim Cumhuriyet’in temellerine saldırı niteliğinde olduğu için birgün mutlaka kaldırılacaktır.

        İstanbul Sözleşmesi’nin Meclis tarafından kabul edilip Cumhurbaşkanı kararnamesiyle kaldırılması, Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair 6284 Sayılı Kanun’un yürürlükte olmasından çok daha önemlidir. Çünkü hem kadınlar için uluslararası güvencesi olan bir korunma hakkının tarikatlar ve cemaatler istedi diye kaybedilmesi anlamına gelmekte, hem de tarikat ve cemaatlerin yeni bir kararname imzalatarak 6284 Sayılı Kanun’u da kaldırtabileceklerini göstermektedir.  

        Halk arasındaki uzlaşmaz ideolojik çelişkinin çözülmesi ve iç cephenin kurularak tahkim edilmesi, serseri mayın gibi fırtınalı sularda sürüklenen dış politikadan ve her türlü jeopolitik-jeostratejik kaygıdan çok daha önemlidir. Çünkü birincisini başaramadığınız zaman ikincisinden gelen ve gelecek olan tehditleri bertaraf edemezsiniz, daha tehlikeli hâle getirirsiniz.

        Halkın münhasıran kendisine değen her sorunda bağımsız örgütlenerek direnişe geçmesi, siyasî partilerin varlığından, iç çekişmelerinden ve itişmelerinden çok daha önemlidir. Siyasî topluma demokrasi terbiyesi verir, partilerin tabanındaki insanlara siyaseten kader mahkûmu olmadıklarını hissettirir.

Bu bağlamda Urfa Organize Sanayi Bölgesi’ndeki Özak Tekstil işçilerinin jandarmaya direnişi, sosyalistlerin Kadıköy belediyesi için aday çıkarmalarından çok daha önemlidir. Çünkü Bağımsız Maden-İş Sendikası Örgütlenme Uzmanı Başaran Aksu’nun belirttiği gibi, Özak işçilerinin direnişi “bütün Anadolu’yu tutuşturabilecek, kıvılcımı her yere yayabilecek” devrimci bir potansiyel taşımaktadır.  Belediye adaylığı ise seyirlik seçim gösterisinde   etkisiz/seyircisiz bir sahne açmaktan başka bir şey değildir.

Gene bu bağlamda, yerel seçimlerin siyaset baronlarının rant paylaşım savaşından ibaret olduğunu anlamak, yerel seçimlerin “değişim” getireceğini sanmaktan çok daha önemlidir; en azından zihne küşâyiş (parlaklık) verir ve bakış açısını değiştirir, öfke potansiyelinin sisteme kanalizasyonunu önler.

        1961 Anayasası’nı, hazırlanma yöntemi (Kurucu Meclis/Konvansiyon/Toplum Sözleşmesi) ve içeriğiyle, getirdiği özgürlüklerle birlikte savunmak, 2023 Anayasası’nın kurucu vasfı olmayan Saray meclisinde hazırlanmasına itiraz ederek yakınmaktan/ağlaşmaktan çok daha önemlidir. Birincisi bütün toplumu tarihin içinden bakarak savunmaktır, ikincisi ise seçeneksizlerin çaresizliğidir.

        Akademik bilgi popüler kültürden daha önemlidir. Günümüzde Akademi çöktüğü için popüler kültür bilim seviyesine yükselmiştir.  Hiçbir referans noktası, görüş alanı olmayan popüler tarihçiler, bilim adamı kılığındaki şarlatanlar, sürekli kitap yazarak ya da görsellerde anlatarak atıp tutmakta, her şeyi yeniden keşfedip tuhaf renklere boyayarak okurun ya da seyircinin zihnine tecavüz etmektedirler. Öte yanda Osmanlı’nın alaylı paşalarını andıran dandik profesörler apartman şeklindeki üniversitelere rektör olmakta, konuşma özgürlüğünü aşırı derecede kullanan sahici profesörler ise şiş göbeklerini keyifle hoplatarak halka hakaret etmektedirler.

Doğru bilgiye ulaşmak için zahmetli okuma/düşünme/kıyaslama süreçlerinden geçmek, sosyal medya çöplüğünde eşelenmekten ve tepinmekten çok daha önemlidir. Birincisi kalıcıdır, yaratıcılığa imkân sağlar, ikincisi ise kuru gürültüdür.

        Soruların önem sırası elbette değiştirilebilir, kıyaslamalar sonsuz çoğaltılabilir.  Bütün bunlar mevcut sorunların tek bir büyük Gordion düğümü olarak, çözümleriyle birlikte “siyasî iktidar”da toplandığını göstermektedir. İktidarı alan sorunları çözme fırsatını yakalar. Veryansın, 10. 12.2003