RUS DIŞ SİYASET BELGESİ VE TÜRKİYE

Yavuz Alogan

Rusya Federasyonu’nun “güncellenen” ya da “revize edilen/yeniden düzenlenen” Dış Siyaset Belgesi 31 Mart 2023 günü Putin tarafından onaylandı. Sunuş konuşmasında Putin, “revizyon”un sebebini, uluslararası alanda meydana gelen “zorlayıcı değişiklikler” ve Ukrayna’daki eylemlerinden ötürü Batı’nın Rusya’ya açtığı, süregiden “hibrit savaş” olarak açıkladı.

        Bu yazıda Belge’de yer alan üç konu üzerinde kısaca durulacak: Rusya’nın emperyal bir güç olarak tanımlanması; ekonominin küreselleşmesi konusunda Rusya’nın yaklaşımı ve Türkiye’nin dünya devletleri içindeki yerine ve niteliğine ilişkin saptaması.

        Belgede, Rusya’nın bin yıldan fazla bir süre boyunca devlet olarak varlığını  sürdürdüğü; geçmişin kültürel mirasını taşıdığı;  farklı halkların, etnik, dinî ve lengüistik grupların  ortak bir karasal bölgede uyum içinde bir arada var olmasını  sağlama kabiliyetine sahip olduğu; yüzyıllar boyunca geliştirilen bu kabiliyetin benzersiz bir ülke-uygarlık, geniş bir Avrasya ve Avro-Pasifik  güç olarak Rusya’nın özel konumunu  belirlediği ve Rus halkını Rus dünyasının kültür ve uygarlık topluluğuna mensup  diğer halklarla  bir araya getirdiği belirtiliyor.

        Tek bir yönetim altında Rus halkıyla birlikte farklı halklar, gruplar ve Rus dünyasına mensup diğer halklar tanımı, Rusya’nın kendisini ulus-devlet olarak değil, potansiyel bir imparatorluk, emperyal bir güç olarak gördüğünü gösteriyor.  1917’de daralan, 1945’te Avrupa’nın içlerine kadar uzanan imparatorluk, 1991 Belovej Antlaşması’yla kaybettiği bölgeleri geri almak, bu bölgelerde yaşayan 25 milyon etnik Rus’u birleştirmek istiyor. Aynı anda hem   Ortodoks Rus Çarlığı’nın, hem de SSCB’nin mirasını üstlenen, hem Çar’ın hem de SBKP Genel Sekreteri’nin yetkilerine sahip olan Putin ve ona bağlı idarî ve mali oligarşi, Rusya’nın emperyal hâkimiyet ve nüfuz alanını muhafaza etmeyi ve genişletmeyi amaçlıyor.

        Belge, Rusya’nın dünyadaki yerinin, hayatın bütün alanlarında sahip olduğu önemli kaynaklarla, BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olarak sahip olduğu statüyle, önde giden hükümetlerarası örgütlere ve birliklere katılımıyla, en büyük iki nükleer güçten biri  ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nin ardılı (hukukî  kişiliğinin / hükmi şahsiyetinin devamı) olmasıyla belirlendiğini saptıyor.

        Ekonominin küreselleşmesi konusunda Belge, Çin’in  “küreselleşmenin nimetlerinden bütün dünya ülkeleri eşit derecede yararlanmalıdır” şeklinde özetlenebilecek yaklaşımından ayrılıyor. Çin’in sorununun küreselleşmeyle değil, küreselleşme sürecinden dışlanma olasılığıyla ilgili olduğunu anlıyoruz: “Çin, küresel ekonomi ve uluslararası sistemle bütünleşmiş hâldedir. Bu sistemden ayrışıp kendimizi küçük bir halkanın içine hapsederek yön değiştirmeyeceğiz” (Şi Cinping, APEC 2020).  

Rusya’ya göre “ekonomik küreselleşmenin krizi derinleşiyor.” Belgede önceki kalkınma modellerinin ve araçlarının bozulduğu, sorumsuz makroekonomik çözümlerin tek taraflı kısıtlayıcı önlemlere ve haksız rekabete neden olduğu; bazı devletlerin belirli alanlardaki hâkim konumlarını kötüye kullandıkları, bu nedenle küresel ekonominin parçalanma sürecinin yoğunlaştığı ve bu sürecin devletler arasındaki eşitsizliği artırdığı belirtiliyor.

Rusya, ekonomik küreselleşmenin denetim altına alınmasını istiyor. Uluslararası ekonomik işbirliği mekanizmalarının çeşitlendirilmesini; dünya ticaret, para ve finans sistemlerinin uyumlu hâle getirilmesini; dünya ekonomisinin geri alanlarının geliştirilmesini, gelişmekte olan ülkelerin küresel ekonomi yönetimine daha fazla katılımının sağlanmasını talep ediyor. Rusya’nın ekonominin küreselleşmesine ilişkin görüşlerinin daha gerçekçi ve ayrıntılı (programatik) olduğunu anlıyoruz.

Belge dünya ülkelerini bölgesel olarak on başlık altında topluyor, her birine yönelik Rus dış politikasını açıklıyor.  Burada Türkiye’nin, Asya-Pasifik ve Avrupa bölgesinden ayrı tutulması ve “İslamî Dünya” başlığı altında İran, Mısır, Suriye ve Suudi Arabistan’ın yanına konulması dikkati çekiyor.

Rusya’nın Türkiye’yi “laik ve demokratik bir sosyal hukuk devleti” olarak değerlendirmediğini, İslam şeriatının hukuk olarak uygulandığı devletlerle aynı kategori içinde gördüğünü anlıyoruz.

Belge’de Rusya’nın “daha güvenilir ortakları” olarak tanımlanan  İslam uygarlığına mensup dost devletlerin çok kutuplu bir dünyada  “bağımsız bir merkez” olarak kendini kabul ettirmesinden, geleneksel maneviyat ve ahlaki  değerlerin  Rusya’nın da katılımıyla korunmasından  söz ediliyor.

Bu durumda Türk Dışişleri Bakanlığı’nın Rusya Federasyonu Büyükelçisi’ni bakanlığa çağırıp Türkiye Cumhuriyeti’nin Aydınlanma Devrimi’yle kurulan modern ve laik bir ulus-devlet olduğunu, İslam Cumhuriyeti olmadığını, dinî esaslarla yönetilmediğini, Anayasası’nda laik ve demokratik bir sosyal hukuk devleti olarak tanımlandığını söyleyerek uyarıda bulunmasını doğal olarak beklemiyoruz.  

Sorunun jeostratejik olduğunu, Rusya’nın Aleksandr Dugin’in terminolojisiyle “bölgesel devletler” olarak tanımladığı Suriye-Türkiye-İran’ı kendi emperyal nüfuz alanı içine almayı, Karadeniz’i mümkün olduğu ölçüde NATO’ya kapalı tutmayı ve Doğu Akdeniz’de tuttuğu köprübaşını güçlendirmeyi amaçladığını anlıyoruz. Rusya nasıl Hıristiyan Ortodoksluğu kendi imparatorluğunun ideolojik çimentosu olarak görüyorsa, İslam’ı da bölgesel devletleri kendisine yaklaştıracak ve evrensel kültürden uzaklaştıracak bir kaldıraç olarak görüyor, İslam maneviyatı ve ahlakı olarak anladığı ideolojiyi stratejik nedenlerle destekliyor.  

 Rusya’nın, ancak laisizmden vazgeçerek Batı kültürüne ve hayat tarzına sırt çevirdiği, ABD ve NATO’dan uzaklaştığı ölçüde Türkiye’yi destekleyeceği ve bu şartla desteklemeye devam edeceği anlaşılmaktadır. Bu açıdan bakıldığında AKP iktidarının ve Saray rejiminin sürmesi Rusya açısından stratejik bir beka sorunudur.  Türkiye’de NATO’nun yayılmasına karşı çıkan ve ABD’yle arasına mesafe koyan bir siyasî iktidar alternatifi çıkmadığı sürece Rusya, Saray’ı ve onun karşıdevrimini büyük bir umut ve beklentiyle, olağanüstü bir dikkatle sonuna kadar destekleyecektir. Veryansın, 7 Nisan 2023