KADER SEÇİMİ?

Yavuz Alogan

Siyasî iktidarın bütün anayasal denetim organlarını ele geçirdiği ülkede cehenneme giden yol oy pusulalarıyla döşenmiştir.

Görünüşe bakıldığında her şey yasalara uygundur fakat yasaları yapan siyasî iktidardan başkası değildir.  İktidar kendisine seçim kazandıracak yasaları derin hesaplar yaparak, geçmiş seçim sonuçlarını inceleyerek hazırlamakta, “kabul edenler etmeyenler kabul edilmiştir” diyerek Yüce Meclis’ten geçirmekte, feryat eden Muhalefet’e gülmektedir.

Seçim tarihinin belirsizliği Muhalefet saflarında rehavet yaratmakta, bulanık hava seçim pususunda bekleyen iktidarın işini kolaylaştırmaktadır. Saray iktidarı seçimlere daha bir yıl olduğunu ilan etmekte fakat her an seçim olacakmış gibi çalışmaktadır.

Yüce Meclis sabahlara kadar uykusuz kalarak seçimleri etkileyecek yasalarla oynamış, seçim kurullarının tertibini üç ay sonra yürürlüğe girecek şekilde değiştirmiştir. YSK, oy pusulaları, zarflar mühürler ve oy kabinleri için ansızın ihaleye çıkmıştır.

Merkez medya yakında çok yakında işçi ücretlerine, memur ve emekli maaşlarına muazzam zamlar yapılacağını müjdelemekte, EYT ve 3600 ek gösterge gibi netameli konuların çözüleceğini fısıldamaktadır. Yakında Karadeniz’den petrol fışkıracak ve herkes zengin olacaktır.

Sayın Reis’in iftar açarken, öğrencilerle sohbet ederken, kurdele keserken, hatta şarkı söylerken yaptığı her hareket, camdan okuduğu her bir sözcük, yandaş medya (toplam medyanın yüzde 97’si) tarafından anında bütün ülkeye yayılmaktadır.

Saray’ın Atlantik âleminde yerlerde sürünen prestiji Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısıyla değişen dünya dengeleri sayesinde tavana vurmuş; Millî Savunma Bakanı bölgesel NATO ülkeleriyle Rusya’yı dışlayarak Karadeniz toplantısı yapmış, sağlam bir mesaj vermiştir. KKTC’nin statüsüyle ilgili “küçük” bir bedel mukabilinde Doğu Akdeniz gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya intikalinin mümkün olduğu söylenmiştir.

Kanada’dan başlayarak üzerimizdeki silah ambargosu kalkmakta, Bayraklar SİHA’sının Ruslara karşı kazandığı zaferler gâvur CNN’inde müstakil bir programla övülmektedir.   Düveli muazzama’nın bizi silahla donatacağı anlaşılmakta ancak hangi provokasyonla hangi düşmana taarruz ettirileceğimiz şimdilik meçhul kalmaktadır.

 Beyaz Saray’ın kapısında bekletildiği için güven mektubunu Vaşington’da bir restoranda ABD’nin Avrupa ve Ortadoğu Sorumlusu’na sunmak zorunda kalan Büyükelçimiz Murat Mercan’ın, ülkemizin küresel prestiji tavana vurduktan sonra Beyaz Saray’da Biden’la verdiği diş macunu reklamını andıran güleç fotoğraf dış politikada yeni bir dönemin başladığını göstermektedir.

Bütün belirtiler ve söylemler ekonomik kriz daha da derinleşmeden ve Atlantik’in yeni yıldızı ışıltısını kaybetmeden   Saray’ın erken seçime gideceğini göstermektedir.

Yirmi yıllık yıpranma payına, her biri normal bir iktidarı devirecek kadar ağır hatalara, hıyanet-i vataniye niteliğinde uygulamalara ve söylem tutarsızlıklarına rağmen, Cumhur İttifakı’nın oy oranı yüzde 41’den biraz fazla görünmektedir.

Millet İttifakı halkın derdini halka anlatmayı muhalefet sanmaktadır.

Sayın Kılıçdaroğlu, ramazandan sonra “Milletin Sesi Mitingleri”ne yeniden başlayacağını duyurmuştur: “Millet kürsüye çıkacak ve kendi sorunlarını anlatacak.” Böylece millet kendi sorunlarını kendi ağzından işiterek sorunlarını pekiştirme yoluyla iyice öğrenmiş, zihnine yerleştirmiş, sonra gidip oy vererek sorunlarını çözmüş olacakmış.

Birilerinin çıkıp CHP Başkanı’na milletin kendi sorunlarını gayet iyi bildiğini, inandırıcı ve ayrıntılı bir alternatif program beklediğini anlatması gerekirdi.  Sayın Başkan içeri sokulmadığı devlet kurumlarının önünde güçsüzlük gösterisi yaparak güç toplamaya çalışmakta, aciz, mazlum ve pişman görünerek seçmeni etkileyeceğini sanmaktadır. Partiden tasfiye edilen eski CHP’lilerin Kılıçradoğlu ve ekibini hızlandırılmış siyaset kursundan geçirmesi kısa vadede çözüm olabilir.

Halka yoksul düşmüş, perişan, geleceği belirsiz, kurtarılmayı bekleyen zavallı bir pasif özne muamelesi yapan adamdan; halka onur, özgüven ve mücadele azmi aşılamayan, kitlelere tarihsel özne bilinci vermeyen siyaset esnafından, lider şöyle dursun, parti başkanı bile olmaz.

Cumhuriyet değerleriyle sorunu olan üç parti, eski CHP’yle her türlü ideolojik ve tarihsel bağını koparmış  işbirlikçi bir helalleşme ve pişmanlık partisi, merkeze yanaşmaya çalışan  ve aklına gelen her konuda serbest atış yapan şaibeli bir parti ve nihayet var olmayan bir başka partiden oluşan, PKK/HDP’yi nazar boncuğu misali yakasına iliştiren ya da sandık anahtarı olarak cebinde taşıyan ve fakat Atatürk resmi altında utanmadan toplantı yapan  Millet İttifakı’nın (a) seçimleri kazanması, (b) seçimleri kazandığı kabul edilse bile iktidarı elde tutabilmesi, konjonktür (birbirini etkileyen her türlü siyasî, iktisadi ve sosyal sonuç ve olasılığın yarattığı  toplu durum) dikkate alındığında  mümkün görünmemektedir. Hakikat budur!

Yaklaşan seçimlerin “kader seçimi” olduğu söyleniyor. Bence “kaderi onaylama” ya da “kaderin tescili” seçimi demek daha doğru olur. Kader seçimi 1994 yerel ve 2002 genel seçimleriydi. Ondan sonraki bütün seçimler “kaderi pekiştirme” seçimleri oldu. Her seçimde kader biraz daha yerleşti, normal göründü. 2017 Referandumu’nda  bu kez rejimin kaderi seçildi. Alternatif anayasa hareketleri başlamadan bitti ve kan kokusu alan çakallar yollarında dişe dokunur bir engel kalmadığını çıplak gözle gördüler, parklarda toplanıp havaya kurşun sıkarak zaferlerini kutladılar.

Tecelli etmiş kaderi bir genel seçimle değiştirmek kolay değildir. Hürriyet ve adalet, müsavat ve uhuvvet, yani eşitlik ve kardeşlik, laiklik ve kamuculuk mücadelede bedel ödemeyi gerektirir. Mücadele araçlarınızı birer birer elinizden almışlar; Saray’ın ideolojik hegemonyasına, siyasî söylemine teslim olmuşsunuz. Yere tebeşirle çizilmiş dairenin içinde kısa paslaşmalarla yıllar önce belirlenmiş kaderinizi değiştiremezsiniz. Krizin ezdiği örgütsüz halk güvenilir alternatif görmedikçe merkeze sığınma eğilimi gösterecek, “bizi kim batırdıysa o kurtarır” diye düşünecektir.

Bu yüzden, şu kasvetli pazar gününde Putin mi haklı yoksa Zelenski mi diye tartışırken, yaklaşan seçimlerle zihninizi yormamanızı tavsiye ederim. Althusser’in dediği gibi, “gelecek uzun sürer.” Veryansın, 10. 04. 2022