Yavuz Alogan
Benim gözümde Mustafa Solak laikliği ve bilimsel eğitimi tek başına savunan bir kahramandır. Konuşarak, kitap ve makale yazarak, hatta kişilere tek tek e-posta göndererek laikliği savunmaktadır. Gözleriyle sürekli ufukları tarayan, bu yüzden burnunun ucunda olup bitenleri göremeyenler için Mustafa Solak bir uyarı çanı, bir yangın kampanasıdır. İleride bugünün tarihini gericiler yazarsa “laikçi” bir hain, bizim gibiler yazarsa büyük bir mücadele adamı olarak anılacaktır, çünkü fikirleri bulanık değil açıktır, safı bellidir.
Genç arkadaşımızın Laikliği Doğru Anlamak adlı kitabını (KaynakYayınları, Nisan 2017) herkesin okuması, çalışma masasının üzerinde bulundurması gerekir. Bu kitap, sadece Osmanlı’dan Cumhuriyet’e laiklik düşüncesinin evrimini, laikliğin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na giriş öyküsünü anlatmakla kalmıyor, AKP döneminde bu “uygarlık tasarımı”nın nasıl yok edildiğini, eğitim öğretim alanını laiklikten arındırmak için nasıl sistematik bir faaliyet yürütüldüğünü, siyaset kurumunun laikliği nasıl anladığını da belgelerle ayrıntılı olarak açıklıyor.
Mustafa Solak, şimdi de Millî Eğitim Bakanlığı’nın yeni ders kitaplarını, eğitim öğretim müfredatıyla birlikte inceliyor ve vardığı sonuçları anlatıyor. İki önemli saptaması var. Birincisi, Atatürk ve laikliğin bir konu başlığı olarak yeni ders kitaplarından çıkarılmış olmasıdır. İkincisi, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi kitaplarında alenen laiklik karşıtlığı ve kadın düşmanlığının yer almasıdır.
Birincisi hiç yabancı değil. 2023, 2053, hatta 2071’i kendisi için “bir ufuk çizgisi, bir kızıl elma” olarak belirleyen AKP’nin bu yolda önündeki en büyük engelin Mustafa Kemal ve laiklik olduğunu görmemek için düpedüz kör ya da “mütedeyyin” kitleden oy bekleyen ilkesiz politikacı olmak gerekir.
Şimdi ben size AKP’nin eğitim öğretim alanındaki uygulamaları Anayasa’nın 42. ve 58. maddelerine aykırıdır; aslında Türkiye Cumhuriyeti, Anayasa’da denildiği gibi “başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir” desem gülmez misiniz?
İkincisi çok daha vahim. Mustafa Solak’ın ilköğretimden lise sonuncu sınıfa kadar okutulan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders kitaplarından yaptığı alıntılardan AKP’nin benimsediği Medenî Kanun’un 7. asırda yazıldığını anlıyoruz. Ders kitaplarında İslâm hukuku modern hukukun yerine geçmiştir. Mustafa Solak’ın sözleriyle, “Evlenmeden boşanmaya, mirasa, borçlanmaya, mülkiyete sosyal hayatın tüm hususlarının İslam hukukuna göre düzenlenmesi isteniyor. Bu durumda modern hukukun devreden çıkarılmak istendiği anlaşılmaktadır.”
AKP Millî Eğitim’e el attığında 10 yaşında olan çocuk bugün 26 yaşında. Toplumda ideolojik hegemonyaya en açık ve duyarlı kesim orta öğrenim gençliğidir. İdeolojik hegemonya eğitim alanında başlar ve bütün topluma yayılır. Zamanla insanlar toplumda başarılı olmak için hâkim ideolojiye ayak uydurmak, en azından ona ters düşmemek mecburiyetinde kalırlar. Yeni nesil böyle yetişir.
Hegemonyanın en önemli belirtisi, en muhalif unsurların bile hegemonun hareketlerinde ve referans çerçevesinde kendi görüşlerine yer bulma çabasıdır. Mesela yeni Millî Eğitim Bakanı, atandığı anda “kabinede herkesi mutlu eden tek isim” olarak; “umut verici,” “sürpriz isim” diye selamlandı. Sayın Bakan’dan neredeyse “laik ve bilimsel eğitim reformu” bekleyenler oldu. Sürpriz ismin iyice zıvanadan çıkmış kaçık ve AKP’ye rakip tarikatları eğitim alanından uzaklaştırmasını beklemek gerçekçi bir yaklaşımdır fakat iktidarın ideolojisine ters düşeceğini sanmak aptallığa yakın bir saflıktan ibarettir. Nitekim Sayın Bakan “karma eğitim”e ilişkin yönetmelik değişikliğine tutarlı bir açıklama getirememiştir. İdeoloji çok önemlidir. İdeolojiye karşı ancak ideolojiyle mücadele edilir. Mustafa Solak’ın çalışmalarını izlemeye devam edelim. Aydınlık, 17. 09.2018