SEÇİMLERE DOĞRU VİZYON YARIŞLARI

Yavuz Alogan        

        Son zamanlarda bir “vizyon” lafıdır gidiyor. Siyasî partiler vizyon belgelerini açıklıyorlar.  

        AKP Türkiye Yüzyılı Vizyon Belgesi’ni açıkladı mesela. Güç, kuvvet, kalkınma, başarı, teknoloji, huzur vaat etti.  CHP de kendi Vizyon Belgesi’ni dün açıkladı. Yüksek teknolojiye dayalı bir kalkınma modeli tasarladığını anlıyoruz. Sayın parti başkanı ortaya öyle bir vizyon koydu ki “iyi olan her şeyde bütün dünyayla rekabet” başlattı. Vizyonunu gayet iyi koydu. Aslında bütün partiler vizyonu çok iyi koyuyorlar. Bu yüzden yurttaş kendi vizyonunu koyamadığı sürece hangi vizyonu seçeceğini bilemeyecek, vizyonlar arasından vizyon beğenecek, oyunu ona göre verecek.   

        Aslında bu “vizyon” sözcüğü biraz netamelidir. Tek sözcükle türkçeye çevrilemeyen nadir kavramlardan biridir. Görme,  imgelem, önsezi gibi anlamlar taşır. Fakat evham, hayal, kuruntu anlamına da  gelir. Yani bu sözcüğe bağlandığınızda, düşünüyorum diye hayal kurmanız, öngörü geliştiriyorum derken kuruntularınızı sergilemeniz mümkündür.  Sizi mutlu eden hayallerle karar almanıza yol açan ya da hakikati size yarar sağlayacak şekilde çarpıtan bir vizyon sizde hüsnükuruntu da yaratabilir; vizyonu biraz abartırsanız halüsinasyon görmeye başlarsınız ki o da aslında bir vizyondur.   

        Sözcüğün pek çok kullanımı var. Bir görüntüyü elektronik olarak uzağa aktaran alete “tele-vizyon” deniyor mesela. Fotoğraf makinesinin “vizör”ü vardır. Görüntüsünü alacağınız nesneye vizörden baktığınızda bir “vizyon” edinmiş olursunuz.  

        Neyse, uzatmayalım…

        Siyasetin seyirlik gösteri dünyası söz konusu olduğunda, vizyon kavramı, “geniş ufuklara bakarak geleceği tasarlamak” diye tanımlanabilir. Adam geniş ufuklara bakıyorsa, o  bir “vizyoner”dir.  

Yanlış hatırlamıyorsam siyaset literatürüne Özal’la girdi. Onun vizyonu her şeyi kapsıyordu fakat tarihsel olarak “24 Ocak Kararları”yla sınırlı kaldı. Özal, kamusal olan her şeyi özelleştirmeyi, Devlet’i şirketleştirmeyi, kamuculuğu yok etmeyi, sendikaları tüketmeyi hedefleyen, işverenden yana kalıcı bir vizyon getirdi.

Onun getirdiği vizyonu Kemal Derviş geliştirdi.

Rahmetli Ecevit 2001 ekonomik krizinin üstesinden gelememişti. Bunun üzerine halk kendi vizyonunu sergilemeye başlamıştı.

11 Mayıs 2001 günü esnaf Tandoğan Meydanı’nda isyan etti; TBMM’ye yürümek isteyen, “Yoksulluğa ve Yolsuzluğa Hayır!” diye slogan atan, bankaları taşlayan öfkeli kitleyi polis havaya ateş açarak durdurabildi. Mitingler bütün Türkiye’ye yayıldı, Konya, İzmir, Gaziantep, Mersin, Sivas ve Denizli’de on binler yürüdü. Daha sonra, 2007’de ve 2013 Haziranı’nda halk bu vizyonu geliştirerek geleceğe uzanan bir örüntü oluşturacaktı.

Ecevit, Derviş’i Dünya Bankası’ndan ithal edip bakan yaptı. Derviş’in vizyonu “Güçlü Ekonomi Programı”nda ifadesini buldu. Finans sistemini sıcak para bağımlısı olarak yeniden yapılandırdı, ekonomiyi IMF’ye teslim etti.

Hiç unutmam, dönemin MHP kökenli bakanı bir televizyon programında atanmış Derviş’in küçük kâğıtlara talimat yazıp seçilmiş bakanlara nasıl gönderdiğini, emirlerinin anında nasıl yerine getirildiğini gülerek anlatmıştı. Çok eğlenceli bir programdı.

Buralara bir günde gelmedik…

Derviş AKP’nin yirmi yıl hüküm sürmesini sağlayan ekonomik ve mali altyapıyı inşa etti. Dervişin vizyonunu görülmemiş derecede abartarak uygulayan Saray, sosyolojik ve demografik  vizyonlar da geliştirdi: halkı inananlar ve inanmayanlar olarak böldü, medyayı ele geçirerek efkâr-ı umûmiye’yi, yani kamuoyunu imha etti; toplumu örgütsüz fakir-fukara-garip guraba ile cemaat ve tarikat zenginlerinden oluşan iki sınıfa ayırdı; TÜSİAD burjuvazisini tatmin ederek siyasetin dışına itti; TSK’yı Hassa Ordusu olarak yeniden örgütledi; ve nihayet 8 milyon sığınmacıyla ümmeti genişletti. Büyük işler başardı.

Fakat bunlar yetmedi.  Saray’ın esas vizyonunu seçimlerden sonra göreceksiniz.

 Derviş’e gelince, geliştirdiği vizyonu CHP’ye aktarıp partinin genetiğini bozduktan sonra ülkeyi terk etti. Aslında CHP  yeni vizyona dünden hazırdı. Ricky Martin müziğiyle konfetiler altında sahneye inerek, çarşafa rozet takarak, emektar parti kadrolarını tasfiye ederek, sokaktan toplanan lâlettayin adamları parti yönetimine getirerek yenilenmiş, yeni CHP yeni bir vizyon edinmişti. Bu vizyonla 12 yılda 9 seçim kaybetti.

CHP’nin yeni vizyonu Sayın Kılıçdaroğlu’yla başlamadı.  Bu nedenle Jeremy Rifkin, Daron Acemoğlu gibi neoliberalleri partisine danışman atadığı için ona niye kızıyorlar, anlamıyorum. Dün ilan edilen vizyon da yeni değil. CHP’nin Haziran 2015 genel seçimlerinden hemen önce tanıttığı “Merkez Türkiye” projesinin akıllı üretim çağı söylemiyle, endüstri 4.0 gibi şeylerle zenginleştirilmiş bir versiyonu. Güncel, sahici, yakıcı, acil ve tehlikeli olan bütün sorunların üzerinden geniş ufuklara bakan toz pembe bir vizyon!

Adamcağız yurt dışında kısa dönem kurs görerek ekonomi ve teknoloji ihtisasını tamamladı ve vizyonunu geliştirdi. Gerçi parti içinden ve dışından yüksek teknolojiyle kalkınma vizyonunu planlayacak en az on uzman sayabilirim, hepsinin ismini şuraya yazabilirim. Fakat onlar olmaz. Dışarıdan uzman ithal edince hem daha fiyakalı, yenilikçi ve gizemli bir imaj oluşuyor, hem de küresel sermaye çevrelerine kuvvetli bir mesaj verilmiş oluyor.

Aslında seçimlere açılan siyaset arenasında restorasyon (onarım) gerektiren tek bir büyük vizyonun farklı versiyonları yarışıyor. Bu büyük vizyon küçük bir re-vizyondan geçirilerek  Saray’ın siyasî aşırılıklarından arındırılacak ve daha teknik seviyede bir prodüksiyonla vizyona girecek.  Seyirlik gösterinin oyuncuları değişse de değişmese de bütün siyasî partilerin benimsediği büyük vizyon aynı kalacak.  Halkın vizyonu 2007 ve 2013 örüntüsünü izleyerek durduğu yerden tekrar harekete geçene kadar, seyirlik siyasetin 12 Eylül darbesinden sonra başlayan   gösterisi hep vizyonda kalacak.   

Şu kasvetli pazar gününde herkese iyi seyirler, hayırlı vizyonlar diliyorum.  Veryansın, 05. 12. 2022  

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *